RUHLAR NEREDE VE NASIL YAŞARLAR-2

Gösterim: 6646

Ka’b İbnu Malik (r.a) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

     “Mü’minin ruhu, cennet ağacında beslenen bir kuş olur. Yeniden dirilme gününde Allah onu cesedine döndürünceye kadar orada beslenir.” [Muvatta, Cenaiz 49, (1, 240); Nesâz- Cenaiz 117 (4, 108); İbnu Mace, Zühd 32, (4271).]

      Şarihler, başka rivayetlere dayanarak, cennette kuş olacak ruhun, mücahidlerin ve şehid olarak ölen mü’minlerin ruhları olduğunu tasrih ederler.(Açıklarlar)

     Diğer ruhların ise, bazan semada, bazan mezarların avlularında bulunacaklarını belirtirler.    

Ebu Bekr İbnu’l-Arabî sadece şehidlerin kıyametten önce yeme ve diğer nimetlere mazhar olacağı, diğer ruhlara, kıyametten önce bunların verilmeyeceği hususunda ümmetin icmaını nakleder.

Sadedinde olduğumuz hadisin de bazı tariklerinde şehid ruhlarının kastedildiği tasrih edilmiştir: “Şehidlerin ruhları yeşil kuşların içindedir. Dilediği yerde rızkını yer.”

      Dinimizde sabit olan bu haberlerle,şu husus kesinlik kazanmıştır:“Ruhun A’layı İlliyyin’de veya cennette veya semada bulunmasına rağmen, bedeniyle de irtibatta olup idrak etmeye, işitmeye, namaz kılmaya, okumaya devam etmesi arasında bir zıtlık yoktur; biri diğerine mani değildir.

      Bu meselede şaşkınlık ve anlama zorluğu şuradan gelir: Dünyevî şahidde, söylenenleri  görecek maddî  bir organ mevcut değildir, bunlar iman ve tefekkürle idrak edilebilir. Berzah(kabir âlemi) ve ahiretle ilgili meseleler, dünyada alışmış olduklarımızdan  tamamen ayrıdır. Öylesine ayrı ki, şöyle denebiliyor: “Ruhta öyle bir hareket kabiliyeti, öyle bir intikal sür’ati var ki,kabirden semaya çıkışına kadar muhtaç olduğu müddet,göz açıp kapama anı gibi zamanın en küçük bir birimidir. Bu durumu  uykuda olan bir ruh müşahade eder. Nitekim hadislerde geldiğine göre: “Uyuyan kimsenin ruhu yükselir, yedi kat semayı deler.Arş’ın önünde Allah’a secde eder, sonra cesedine geri döner ve bu seyahatı çok kısa bir zamanda gerçekleştirir.”

     Nitekim Aleyhissalâtu vesselâm Mirac gecesinde Hz. Musa’yı Refik-i A’la’da olduğu halde, kabrinde namaz kılarken ve selam verenlere mukabele ederken görmüştür. Bu iki durum arasında bir zıtlık yoktur. Çünkü ruhun şe’ni bedenlerin şe’ninden ayrıdır

      Bu meselede Bediüzzaman şöyle der:

     “İ’lem Eyyühe’l-Aziz: Âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehriba, âlem-i elektrik, âlem-i cezb, âlem-i esir, âlem-i misal, âlem-i  berzah gibi âlemler arasında müzaheme (sıkışıklık) ve yer darlığı yoktur. Bu âlemler, hepsi de, ihtilalsiz, müsademesiz(birbirleriyle çatışmadan) küçük bir yerde içtima ederler(toplanabilir). Kezalik bu geniş gaybî âlemlerin de bu  küçük arzda içtimaları mümkündür. Evet  hava, su  insanın yürüyüşüne, cam ziyanın geçmesine, şuanın  röntgen vasıtasıyla kesif cisimlere bile nüfuzuna ve demirin içine  hararetin akmasına, elektriğin cereyanına bir mani yoktur.

     Sûr kelimesini Hasan Basrî, suver şeklinde okumuştur. Suver, suretin cem’idir. Bu takdirde manayı şöyle yorumlamıştır: “Üflemeden  murad cesedleredir, ta ki ruhlar cesedlere dönsünler. Ebu Ubeyde “sureti, cemi olarak suver şeklinde okumanın da” caiz olduğunu, başka şahidlerle gösterir. Böyle olunca, iki kıraat da aynı manayı ifade etmiş olur. Ancak Ezherî, bu yorumun Ehl-i Sünnet’in kabul ettiği şekle muhalefet ettiğini belirtir. İbnu Hacer bu ihtilafı kaydettikten sonra, Ebu’ş-Şeyh’in Kitabu’l-Azamet’inden Vehb İbnu Münebbih’in bir rivayetini kaydeder:

 

     “Allah sûru kristal cam berraklığındaki inciden yarattı. Sonra arş’a: “Sûru al ve (bir köşene) as!” dedi. Sonra, “Ol!” emretti ve İsrafil oluverdi. İsrafil’e sûru (boruyu) almasını emir buyurdu. İsrafil de (arşta asılı olan sûru) aldı, onda, yaratılmış her bir ruh, hayat  sahibi her bir nefis için bir delik açtı. Sonra bütün ruhlar sûrda toplanır. Sonra Allah İsrafil’e emreder, o da sûra (cesedlere) üfler ve her bir ruh, cesedine girer.”

Kaynak:MAHŞERDE KAZANANLAR VE KAYBEDENLER

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

YUKARI